Del Río Prada
v. İspanya (başvuru no. 42750/09) kararında Mahkeme, bu sorunun yanıtını olumsuz
olarak veriyor. Özellikle cezanın kapsamının öngörülebilirliğini Sözleşme’nin
7. maddesi, infaz şeklini ise 5. maddesi bağlamında inceliyor ve her ikisinde
de mahkumiyet cezası sonrası meydana gelen bir içtihat değişikliğinin başvurucu
bakımından öngörülebilir olup olmadığı (kesinlik ilkesi) sorusunu mevcut
davanın koşulları ekseninde çözüme kavuşturuyor.
Kararın
ayrıntılarını aşağıda bulabilirsiniz.
Mahkeme'nin Büyük Dairesi:
- 15’e karşı 2 oyla (kanunsuz ceza olmaz ilkesini öngören) Sözleşme’nin 7. maddesinin ihlal edildiğine;
·
oybirliğiyle 3 Temmuz 2008
tarihinden bugüne başvurucunun tutulmasının hukuki olmadığı gerekçesiyle
Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine; ve
·
16’ya karşı 1 oyla, davalı Devletin başvurucunun
mümkün olan en kısa sürede salıverilmesini sağlamasına karar vermiştir.
Dava terör
suçlarından hüküm giymiş bir kimsenin, hüküm giymesinden sonra Yüksek Mahkeme
tarafından benimselen – “Parot Doktrini”
olarak bilinen– yeni bir yaklaşım nedeniyle nihai salıverilme tarihinin
ertelenmesiyle ilgilidir.
Mahkeme, başvurucunun
hem Yüksek Mahkeme’nin Şubat 2006’da önceki içtihadından ayrılacağını, hem de
bu değişikliğin kendisine uygulanacağını ve salıverilmesini 2 Temmuz 2008’den
27 Haziran 2017’ye kadar neredeyse dokuz yıl ertelenmesiyle sonuçlanacağını
öngöremeyeceğine karar vermiştir. Bu yüzden başvurucu hüküm giydiği tarihte
yürürlükte bulunan İspanyol hukuk sistemi uyarınca çekmesi gereken hapis
cezasından daha uzun süre hapis yatmıştır. Dolayısıyla, kendisinin mümkün olan
en erken tarihte salıverilmesini sağlama yükümlülüğü İspanyol makamlarına
düşmektedir.
Davanın esasını
oluşturan olgular
Başvurucu, Inés del Río Prada,
1958 doğumlu İspanyol vatandaşıdır ve halen Galiçya (İspanya) bölgesinde hapis
cezasını çekmektedir. Aralık 1988 ve Mayıs 2000 tarihleri arasında hakkında
sekiz ayrı ceza davası açılmış ve 1982 ile 1987 yılları arasında
gerçekleştirilen terör saldırılarıyla bağlantılı değişik suçlardan dolayı bir
dizi hapis cezası almıştır. Hakkındaki hapis cezalarının toplamı 3.000 yılın
üzerindedir.
Bununla birlikte, ilgili tarihte yürürlükte bulunan 1973 tarihli Ceza
Yasasının 70.2. maddesi uyarınca hüküm giyen bir hükümlünün “cezasını
çekebileceği” (condena) azami süre 30 yıldı. Bu kural aynı zamanda, bayan
del Río Prada’nın davasında olduğu gibi, eğer mevcut suçlar aralarında yasal ve
kronolojik bağlantı yüzünden tek bir dava olarak işlem görmesi halinde, farklı
davalarda verilmiş birden fazla cezaya (penas) da uygulanmaktaydı. Kasım
2000 tarihinde (diğerlerinin yanında terör suçlarına bakmaya yetkili Madrit’de konuşlu
mahkeme) Audiencia Nacional başvurucunun
mahkumuyetlerinin birleştirme kararı almış ve azami cezaya çarptırmıştır ki,
böylece toplam 3.000 yıllık ceza 30 yıla düşmüştür.
Cezaların infazından sorumlu yargıçlar tarafından 1993 ila 2004 yılları
arasında alınmış pek çok kararı müteakip, Bayan del Río Prada cezaevindeyken çalışması nedeniyle 1973 tarihli Ceza
Kanunun 100. maddesine uygun olarak neredeyse dokuz yıla varan ceza indirimi
sağlanmıştır. Nisan 2008 tarihinde, o tarihte Bayan del Río Prada’nın tutulduğu Murcia
Cezaevi (İspanya) makamları azami ceza olan 30 yıldan yapılan bu
indirimleri düşerek, salıverilme tarihinin 2 Temmuz 2008 olarak tespiti
konusunda Audiencia Nacional’e talepte bulunmuşlardır.
Bu arada, İspanya Yüksek Mahkemesi cezaların indirilmesine ilişkin önceki
içtihadından ayrılmıştır. Yüksek Mahkeme, 1973 tarihli Ceza Kanununun 70.2.
maddesinde öngörülen 30 yıllık azami cezayı bütün indirim sebeplerinin
uygulanacağı “yeni ve bağımsız bir hapis cezası” olarak tespit ettiği 8 Mart
1994 tarihli içtihadını 28 Şubat 2006 tarihinde değiştirmiş ve sanığın mahkum
olduğu değişik mahkumiyet kararlarının artık bu kararlardan ayrı tek bir
mahkumiyet kararı olarak görülmemesi gerektiğine; aksine hükümlünün azami
cezasının tamamını cezaevinde geçirmesi gerektiğine hükmetmiştir. Böylece ceza
indirimleri bundan böyle her bir cezaya ayrı olarak olarak uygulanmıştır.
“Parot Doktrini” olarak
bilinen– bu yeni yaklaşımın ışığında, Audiencia Nacional cezaevi
makamlarından Bayan del Río Prada
için talep ettikleri salıverilme tarihini değiştirmelerini ve Yüksek Mahkemenin
yeni kararına uygun olarak yeni bir salıverilme tarihi hesaplamalarını
istemiştir. Cezaevi makamlarının yeni talebi temelinde Audiencia Nacional 23 Haziran 2008 tarihli kararıyla
başvurucunun nihai tahliye tarihini 27 Haziran 2017 olarak tespit etmiştir.
Başvurucu’nun Audiencia Nacional’e yaptığı itiraz Temmuz 2008 tarihinde
reddedilmiş; kendisinin Anayasa Mahkemesine yaptığı amparo başvurusu (Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu) Şubat 2009 tarihinde reddedilmiştir.
Başvurucunun şikâyetleri
Başvurucu (kanunsuz ceza olmaz ilkesini düzenleyen) Sözleşme’nin 7. maddesine dayanarak, Yüksek Mahkeme’nin hapis
cezasındaki indirimlere dair içtihad değişikliğinin kendisinin hapis cezası
almasından sonra geriye yürürlü olarak uygulandığından ve böylece hapis
süresinin neredeyse dokuz yıl uzadığından şikâyetçi olmuştur. Sözleşme’nin kişi
(kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını düzenleyen) 5§1. maddesi uyarınca, ayrıca tutulmasının “hukukilik” ve “hukukun
öngördüğü bir usule” uygunluk şartlarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
Başvuru, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne 3 Ağustos 2009 tarihinde
yapılmıştır. Mahkeme, 10 Temmuz 2012 tarihinde Sözleşme'nin 7 ve 5§1.
maddelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. 4 Ekim 2012 tarihinde Hükümet,
Sözleşme'nin 43. maddesi uyarınca davanın Büyük Daire’ye gönderilmesini talep
etmiştir. Büyük Daire’nin ilgili kurulu 22 Ekim 2012 tarihinde bu talebi kabul
etmiştir. Büyük Daire 20 Mart 2013 tarihinde duruşma yapmıştır.
Mahkeme’nin kararı
7. madde (kanunsuz
ceza olmaz ilkesi)
İlk olarak,
Mahkeme, ulusal yasa ve İspanyol mahkemelerinin uygulamaları çerçevesinde Bayan,
del Río Prada’nın çarptırıldığı
“cezanın” kapsamını tespite girişmiştir. 1973 tarihli Ceza Kanununun 70.2.
maddesinden bir hükümlünün “cezasını
çekebileceği süre” (condena) kavramının, sanığın cezalandırılmasına
yol açan değişik kararlarda öngörülen, azami 30 yıl hapis cezası süresine
karşılık gelen, “mahkumiyetler” (penas)
den farklılık gösterdiği anlaşılmaktadır. Aynı zamanda, 1973 tarihli Ceza
Kanunun 100. maddesi, birden fazla hapis cezasının birleştirilerek sabit bir
azami hapis cezasına dönüştürülen mahkûmiyetlere böylesi indirimlerin nasıl
uygulanacağına dair bir açıklık taşımamasına rağmen, cezaevindeki çalışması
nedeniyle mahkûmlara cezalarında indirim sağlanmasını öngörmektedir.
Yüksek
Mahkemenin Şubat 2006 tarihli içtihadıyla oluşturduğu “Parot Doktrini”nden önce, bu hükümlerin içerdiği belirsizliğe
rağmen, aynı kişiye verilmiş birden fazla mahkûmiyetin birleştirilerek ve
cekilecek azami cezayı sabitleyerek, sanığın mahkûm olduğu her bir tekil
mahkumiyet üzerinden değil, azami 30
yıllık hapis cezası üzerinden indirime gidilmesi İspanyol cezaevleri ve
yargısal makamları istikrar kazanmış uygulamasıydı. Gerçekten de Mart 1994
tarihli kararında Yüksek Mahkeme’nin kendisi bu yaklaşımı onaylamıştır.
Bu yüzden, Şubat
2006 tarihli içtihat değişikliğine kadar, Bayan del Río Prada gibi 1973 tarihli Ceza Kanunu uyarınca çok geniş
sayıda mahkûma uygulanmıştır. Bu nedenle, başvurucunun kendisine de aynı
şekilde muamele edileceğine inanmak için nedenleri vardır. Başka bir ifadeyle,
hem suçların işlendiği tarihte, hem de Audiencia Nacional 2000 yılında mahkumiyetleri birleştirmeye
ve sınırlı bir hapis cezasına karar verdiğinde, mahkemelerin uygulaması dahil,
İspanyol hukuku Bayan del Río
Prada’nın azami 30 yıl hapis cezası olarak kendisine verilen “cezanın”
kapsamını kavrayabilmesi bakımından yeterince kesinlik içermekteydi.
İkinci olarak, Mahkeme
“Parot Doktrininin” Bayan del Río Prada’ya uygulanmasının salt mahkûmiyetinin
“infaz şeklini” değiştirip
değiştirmediği ya da aksine, kapsamını etkileyip etkilemediğini tespet etmeye
girişmiştir. Bu bağlamda, Mahkeme, bir “ceza”
oluşturan tedbirler ile “infazın şekline” ilişkin tedbirler arasında ayrım
bakımından, teorik olarak sadece ikincisinin Sözleşme’nin 7. maddesi kapsamına
girdiğini yinelemektedir. Bununla birlikte, Mahkeme, bu ayrımın uygulamada her
zaman belirgin olmadığına işaret etmiştir. Kesin mahkûmiyet hükmünden sonra ya
da ceza çekilirken Devletin aldığı tedbirler, doğal olarak dava mahkemesi
tarafından verilen “cezanın” kapsamının yeniden belirlenmesine ya da değiştirilmesine
neden olabilir. Bu yüzden, Mahkeme, her davada ulusal hukuk uyarınca verilen “cezanın”
ya da başka bir ifadeyle, gerçek niteliğinin ne olduğunu incelemek zorundadır.
Mevcut davada,
Bayan del Río Prada’ya uygulanan ceza
indirimlerinin toplam süresi –yaklaşık olarak dokuz yıl– davasını ele alan
mahkemelerin hiçbiri tarafından tartışma konusu yapılmamıştır.
Bu nedenle, Audiencia Nacional’in
Bayan del Río Prada’nın nihai salıverilme tarihini Haziran 2017 tarihine kadar erteleyen
Haziran 2008 tarihli kararı, bu indirimlere hak kazanıp kazanmadığından çok bu
indirimlerin nasıl uygulanacağıyla ilgilidir.
“Parot Doktrininin” Bayan del Río Prada’nın durumuna
uygulanması hak etmesi gereken ceza indirimlerine anlamlı bir etkisi olmasına
engel olmuştur. Birden çok ceza almış olan başvurucu mevcut durumda indirimlerinin
hiçbir etkisinin olmadığı 30 yıllık cezasını çekmek zorundadır. Bu nedenle Audiencia Nacional’in “Parot
Doktrini” çerçevesinde ceza indirimlerinin
hesaplanmasında kullandığı yeni yöntem salt Bayan del
Río Prada’ya verilmiş cezanın “infaz şeklini” değiştirmemekte,
aynı zamanda “kapsamının” da yeniden tanımlanmasına neden olmaktadır. Bu yapılarak, 23 Haziran 2008 tarihli karar 7. madde
kapsamına girmektedir.
Üçüncü ve son olarak, Mahkeme, “Parot
Doktrininin” makul bir şekilde öngörülebilir olup
olmadığını tespite girişmiştir. Bu bağlamda Mahkeme, Bayan del Río Prada’nın ceza indirimlerini uygulayan sistem
değişikliğinin 2006’da Yüksek Mahkeme’nin yeni bir hukuki yorumundan
kaynaklandığını belirtmektedir. Bu nedenle Mahkame’nin, bu yeni yorumun anlaşılır
bir içtihadi gelişim çizgisiyle uyumlu olup olmadığını tespit etmesi
gerekmektedir. Ancak, ilgili tek emsal karar, daha sonra Şubat 2006 tarihli
kararıyla zıt bir yaklaşım benimseyeceği Mart 1994 tarihli karardır. Dahası
Mart 1994 tarihli içtihattan önce bile, cezaevi ve yargı makamlarının
sistematik uygulaması hapisteki çalışmanın azami 30 yıllık hapis süresinden
indirim uygulamak şeklinde olmuştur. Dolayısıyla, Bayan del Río Prada’ya değişik hapis cezalarının verildiği ve kararların
birleştirilip, hakkında azami hapis cezasının verildiği bildirildiği tarihte
Şubat 2006 tarihli Yüksek Mahkeme içtihadı doğruldusunda herhangi bir anlaşılır
içtihadi gelişim çizgisi olduğuna dair hiçbir işaret yoktu. Bu yüzden Bayan del Río Prada’nın “Parot Doktrininin” uygulanmasıyla sonuçlanacak önceki içtihatta
değişikliği öngörmek ya da bunun bir sonucu olarak, Audiencia Nacional’in ceza indirimlerini kendisine verilen her
bir ceza hükmünü dikkate alarak uygulayacağına inanması için herhangi bir sebep
bulunmamaktaydı.
Bu nedenlerle, Mahkeme, Sözleşme’nin 7.
maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
5 § 1. madde (kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkı)
Herşeyden önce, Mahkeme, “ceza”
ve “infazın şekli”nin amaçları açısından
yapılacak bir ayrımın 5§1. madde bakımından belirleyici olmadığını
belirtmektedir. Bir hapis cezasının “infazı”
ile ilgili tedbirler, özgürlük mahrumiyetinin gerçek süresinin kısmen cezanın
uygulanmasına bağlı olduğundan 5§1. madde tarafından korunan özgürlük hakkını
etkileyebilir. Bundan dolayı, hüküm mahkemesi tarafından verildiği için “ceza”ya 7. madde uygulanırken, 5. madde
tutmanın sonucuna uygulanır.
Mevcut davada, Mahkeme, başvurucunun hukukun öngördüğü bir usule uygun
olarak yetkili bir mahkeme tarafından hapis cezasına çarptırıldığından şüphe
duymamaktadır. Gerçekten de Bayan del Río
Prada’nın kendisi de cezaevi makamları tarafından nihai tahliye tarihi
olarak talep edilen 2 Temmuz 2008 tarihine kadar tutulmasının hukukiliğini
tartışma konusu yapmamıştır. Bununla birlikte, tespiti gereken mesele bu
tarihten sonra tutmanın devamının hukuki olup olmadığıdır. Bu ise başvurucunun
ilk mahkûmiyet tarihi ile daha sonraki tutma dönemi boyunca, 2 Temmuz 2008
tarihini aşacak şekilde tutulmasının devam etmesine izin veren “hukuk”un başvurusunda yeterli bir
şekilde öngörülüp öngörülemeyeceğidir.
Sözleşme’nin 7. maddesinin ihlalini tespite neden olan görüşlerin
ışığında, Mahkeme, Bayan del Río Prada’nın
cezaevindeki çalışmasının ceza indirimlerine uygulanma yönteminin Yüksek
Mahkeme’nin Şubat 2006 tarihli kararıyla içtihat değişikliğine gitmesinin bir
sonucu olarak kendisinin durumuna yeni hesaplama yaklaşımının uygulanacağını
makul olarak öngöremeyeceği sonucuna varmıştır. “Parot Doktrininin” Bayan del
Río Prada’nın davasına uygulanmasında fazladan yatacağı süre yaklaşık dokuz
yıldır. Dolayısıyla, kendisi hukuka uygun olarak aldığı ceza indirimleri
dikkate alınarak, mahkûmiyet aldığı tarihte yürürlükte olan İspanyol hukuk
sistemi uyarınca çekmesi gereken hapis cezası süresinden daha uzun bir hapislik
yatmıştır.
Bu nedenlerle Mahkeme, Bayan del
Río Prada’nın 3 Temmuz 2008 tarihinden beri hukuka uygun olmayan bir
şekilde tutulmasının 5§1. maddeyi ihlal ettiği sonucuna varmıştır.
46. madde (kararların
bağlayıcılığı ve infazı)
Sözleşme'nin 46. maddesi uyarınca, Yüksek Sözleşmeci Taraflar, tarafı
oldukları davalarda verilen ve infazının Bakanlar Komitesi tarafından
denetleneceği nihai kararlara uymakla yükümlüdür. Davalı Devletin 46. madde
uyarınca üstlendiği yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak için
belirli bazı durumlarda, Mahkeme, ihlal tespitinin yapılmasına neden olan
duruma bir son verilmesi için alınması gerekli bireysel ve/veya genel
tedbirlerin tipini göstermek isteyebilir.
Bazen tespit edilen ihlalin niteliği giderim gerektiren tedbirler
bakımından gerçek bir seçenek bırakmadığında, Mahkeme salt belirli bir bireysel
tedbir gösterebilir. Mevcut davanın somut koşulları ve tespit edilen ihlallerin
acilen sona erdirilmesi ihtiyacını dikkate alarak, Mahkeme, Bayan del Río Prada’nın
mümkün olan en erken tarihte salıverilmesini sağlamanın İspanyol makamlarına
düştüğü görüşündedir.
Adil Tazmin (41.
madde)
Mahkeme, ona karşı yedi oyla, manevi zarar bakımından İspanya’nın Bayan del
Río Prada’ya üç ay içinde 30.000 euro (EUR) ve ayrıca oybirliği ile masraf ve
ücretler bakımından 1.500 euro ödemesine hükmetmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme