- İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Ashby Donald ve Diğerleri v. Fransa davasında [10 Ocak 2013–(36769/08)], geçtiğimiz ay fikri mülkiyet hakkını ilgilendiren önemli bir karar verdi.
- Mahkeme, bu sonkararıyla telif hakları hukuku temelinde illegal şekilde dağıtıma ya da telifle korunan bir belgenin kamusal iletişime konu olmasına dayanan bir mahkumiyete ilişkin bir şikayet hakkında tarihinde ilk defa davanın esasına girerek, meselenin Sözleşme'nin 10. maddesince korunan ifade özgürlüğüne bir müdahale oluşturabileceğine açıklık getirmiştir.
- Mahkeme’ye göre böyle bir müdahale, Sözleşme'nin 10. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen üç koşula uygun olmalıdır. Telif hakları yasası kapsamında bir kişi ya da örgütün ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir ceza mahkûmiyeti ya da başka herhangi bir yargısal kararın, yasa ile öngörülmüş olması ve meşru bir amaç izlemesinden ayrı olarak demokratik bir toplumda gerekli olduğu için uygun şekilde gerekçelendirilmesinin zorunlu olduğu anlamına gelmektedir.
- Başka bir ifadeyle, telif hakları yasasının ihlalinden bahisle bir kimsenin sanatsal ya da gazeteciliğe dair ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir yaptırım ya da başka herhangi bir yargısal kararın haklılığı için salt telif haklarına ilişkin bir yasal düzenlemenin ihlalinin tespiti, bu karardan sonra artık yeterli olmayacaktır.

10 Ocak 2013 tarihli Ashby
Donald ve Diğerleri v. Fransa sonkararında İnsan Hakları Avrupa
Mahkemesi, açıkça telif haklarının Sözleşme'nin 10. maddesine uygulanması ile ilgili gerekçesine dışsal bir insan
hakları perspektifi eklemiş; böylelikle ifade özgürlüğü ile başkalarının bilgi edinme
hakları arasında bir çatışmanın bulunduğu telif hakları davalarına Sözleşme'nin 10. maddesinin
uygulanabilir olduğuna hükmetmiştir. Yine de bunun gibi belirli davalarda ulusal
makamlara tanınan takdir marjının önemi dolayısıyla 10. maddenin etkisi oldukça
mütevazi ve asgari düzeyde kalmaktadır. Karara ilişkin ayrıntıları aşağıda bulabilirsiniz.
Bir sonraki yazımda Mahkeme'nin son dönemdeki içtihatlarının ışığında bu kararın ne anlama geldiği üzerine düşüncelerimi sizlerle paylaşmayı umuyorum.
İnternet’de yayınlanan resimler
ve Telif hakkı ihlali
Ashby Donald ve Diğerleri davasında
biri Amerikalı, biri Brezilyalı ve diğeri Fransız olan başvurucular, sırasıyla
New York, Paris ve Le Perreux-sur-Marne’de yaşamaktaydılar. Üçü de moda
fotoğrafçısı olan başvurucuların başvurusu Bay Donald ve Moraes’in işlettiği
bir moda şirketi olan Viewfinder adlı bir internet sitesinde
yayınlanan resimlerin Fransa fikri mülkiyet yasalarını ihlal ettikleri
suçlamasıyla mahkum edilmelerine ilişkin şikayetlerine dayanmaktadır.
2003 yılında gerçekleşen Paris’deki moda defileleri sırasında Bay Claisse tarafından çekilen fotoğraflar, moda
evlerinin izni olmaksızın yayınlanmıştır. Bunun üzerine Paris İstinaf Mahkemesi
tarafından üç moda fotoğrafçısının 3.000 ile 8.000 Avro arasında değişen para
cezaları ödenmesi ve toplamda 255.000 Avro tutan Fransız Elbise Tasarımı
Federasyonu ile beş moda evinin zararların tazminine karar vermiştir.
Fransız Yargıtay’ı 5 Şubat 2008
tarihinde verdiği kararda başvurucuların Sözleşme’nin 10. maddesi ile Fransız
Fikri Mülkiyet Yasasının 122/9. maddesine dayanan temyiz itirazlarını
reddederek kararı onamıştır. Temyiz Mahkemesi, İstinaf Mahkemesinin kararının
yeterli hukuki gerekçelere dayandığı görüşündedir. Böylece, başvurucular
özellikle haber ve bilgi verme amaçlı işlerin çoğaltılması, sunulması ya da kamuoyuna
açıklanmasına izin veren Fransız Fikri Mülkiyet Yasasının bir istisna hükmünden
yararlanamamıştır.
Başvurucular bu karar
üzerine Sözleşme’nin 10. maddesinde güvence altına alınan haklarının ihlal
edildiği şikâyetiyle İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuruda
bulunmuşlardır. Mahkeme, kabuledilebilirliğe karar verirken başvurunun açıkça
temelsiz olmadığına hükmetmiştir (§ 25). Ancak davanın esası bakımından
başvurunun Sözleşme'nin 10. maddesinde öngörülen ifade özgürlüğü hakkının ihlal
edilmediği sonucuna varmıştır. Mahkeme bu sonuca giderken, Fransız
mahkemelerinin kararının başvurucuların ifade özgürlüğüne bir müdahale
oluşturduğu, ancak bu müdahalenin Sözleşme’nin 10. maddesini ihlal etmediği
tespitinde de bulunmuştur. Mahkeme’ye göre, müdahale yasayla öngörülmüş, başkalarının haklarını koruma meşru amacı izlenmiş ve demokratik bir toplumda gerekli olduğundan müdahalenin Sözleşme’nin 10. maddesini ihlal etmesi bu olayda söz konusu değildir.
Bu davanın 10. maddeye
uygulanması meselesinde Mahkeme: “(…) kar elde
etme amacı olsa bile (…), taşınan mesaj ne olursa olsun internet aracılığıyla
yapılan yayınların 10. maddeye uygulanacağını hatırlatmaktadır. Mahkeme ayrıca,
bir websitede yayınlanan mevcut fotoğrafların (…) ifade özgürlüğüne dahil
olduğunu da hatırlatmaktadır. Mahkeme mevcut fotoğrafların modayla ilgili bir
websitesinde yayınlandığı ve defilelerin fotoğraflarına bedava ya da ücretli
danışmanlık önerildiği; bu tarz bir satışın ifade özgürlüğünün uygulanması kapsamında
olduğu ve bu eylemlerinden dolayı başvurucuların mahkûmiyetlerinin bu hakka bir
müdahale oluşturduğu sonucuna varmıştır.” (§ 34).
İfade özgürlüğü istisnalara tabi olmasına ve bu istisnaların dar yoruma tabi olması gerekliliğine rağmen Mahkeme bu yaklaşımını teyit etmiştir: “Sözleşme'nin 10. maddesinde öngörülen ifade özgürlüğü (…) istisnalara tabidir; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalı ve herhangi bir sınırlama ikna edici bir şekilde gerekçelendirilmelidir” (§ 38).
İfade özgürlüğü istisnalara tabi olmasına ve bu istisnaların dar yoruma tabi olması gerekliliğine rağmen Mahkeme bu yaklaşımını teyit etmiştir: “Sözleşme'nin 10. maddesinde öngörülen ifade özgürlüğü (…) istisnalara tabidir; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalı ve herhangi bir sınırlama ikna edici bir şekilde gerekçelendirilmelidir” (§ 38).
Geniş takdir marjı özelliği
Mahkeme, bu davada, Paris’deki
bir moda defilesindeki ve podyumda giysileri sunan modellerin fotoğraflarının
yayınlanması kamu yararından çok bir tür “ticari ifade”ye ilişkin olduğundan
ulusal makamlara geniş bir takdir marjı tanınması gerektiği düşüncesindedir.
Mahkeme’nin işaret ettiği gibi: “Bu davada, tartışılan fotoğraflar ilk iki
başvurucunun sahibi olduğu bir şirketin işlettiği bir websitesinde özellikle
ödeme ya da ödeme karşılığı erişim sağlanarak yayınlanmıştır. Bu nedenle
başvurucuların yaklaşımı öncelikle ticaridir. ” Ayrıca, eğer genelde ve özel
olarak haute couture moda
gösterilerinin kamuoyuna çekici gelmesi yadsınmıyorsa, başvurucuların moda
fotoğraflarını kamuoyuna erişilebilir kılmakla kendilerini sınırladıkları için
genel menfaate ilişkin bir tartışmanın tarafı oldukları da söylenemez” (§ 39).
Ek olarak, üye devletler Sözleşme'nin
10. maddesinde öngörülen ifade özgürlüğü ile İlk Protokolün 1. maddesinde
korunan mülkiyet hakkı arasındaki çatışan hak ve menfaatleri dengeleme
durumundadır. Mahkeme, 2007 tarihinde Büyük Daire’nin Anheuser-Busch Inc. v. Portekiz sonkararına göndermede bulunarak, “başvurucuların
ifade özgürlüklerine yönelik müdahalenin moda yaratıcısının haklarını korumayı
amaçladığını; bu nedenle fikri mülkiyete uygulanan 1 Numaralı Protokolün 1.
maddesinin (…) Sözleşme ve Protokollerinde güvence altına alınan hakları
koruduğunu” (§ 40) yinelemiştir.
Bu davada iki önemli unsur
ulusal makamların özel bir geniş takdir marjından yararlanmasını haklı
kılmaktadır. Bu unsurlar “ticari ifade” – websitesinde resimlerin
yayınlanmasının niteliği ile Mahkeme’nin 10. madde ile 1 Numaralı Protokolün 1.
maddesinde güvence altına alınan çatışma halindeki haklara ilişkin denge
sağlama ihtiyacıdır.
Sonuç olarak, Mahkeme,
Paris İstinaf Mahkemesinin başvurucuların telif hakkı sahibinin izni olmaksızın
fotoğrafları dağıttıkları ve sundukları ve böylece başkalarının fikri mülkiyet
haklarını ihlal ettikleri tespitine göndermede bulunmuştur: “başvurucular
kasten davacıların fotoğraflarını telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın
yayınlamıştır. Bu yüzden sistemin basın özgürlüğüne yönelik taahhütlerine saygı
gösterilmediği olgusuna dayanarak sorumluluktan kaçamaz ve bu nedenle
sahtecilikten suçludurlar. Mahkeme ulusal mahkemenin bu örneklerin moda
tasarımcılarının mülkiyetinden barışçıl bir şekilde yararlanma hakkını
başvurucuların ifade özgürlüğüne üstün tutarken takdir haklarını aştıklarını
düşünmek için bir neden görmemektedir” (§ 42).
Son olarak Mahkeme,
başvurucuların para cezası ve tazminata ilişkin yaptırımların kendilerini “maddi
sıkıntıya” soktuğuna ilişkin bir kanıt sunmamalarını eleştirerek bu
yaptırımların izlenen meşru amaçla orantısız olmadığına hükmetmiştir : “Bununla
birlikte, Mahkeme, Hükümetin başvurucular “maddi sıkıntıya” düştüklerini iddia
ediyorlarsa, mahkumiyetlerinin maddi durumlarına etkisi üzerine herhangi bir
delil ortaya koymadıkları yönünde itirazda bulunduğunu gözlemlemiştir.” Mahkeme ulusal mahkemelerin gerekçelerini ve
tazminata ilişkin hesaplamalarını tartışma konusu olmayan adil yargılanma
güvenceleri bakımından kabul etmiştir. Mahkeme The Court “ayrıca
hakkaniyete uygun olarak çelişmeli bir yargılama sonucunda ulusal mahkemelerin
miktarı belirlediklerini, görüşlerini temellendirmek için davanı özel
koşullarını kararlarında uygun bir şekilde gerekçelendirdiklerini not etmiştir”
(§ 43).
Bu koşullarda, ulusal makamların özellikle önemli takdir marjını da dikkate alarak, Mahkeme Sözleşme'nin 10. maddesinin ihlal edilmediğine oybirliği ile karar vermiştir.
Kesin olmayan bu sonkararın
orijinal metni Fransızca olarak Mahkeme’nin HUDOC arama motorundan elde
edilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme